arda tarafından yazılmış tüm yazılar

#retrojen sohbet odası geyikleri…

Son toplantıda birkaç kişinin daha sorması üzerine irc odamızın halen ve sonsuza kadar canlı ve açık olduğunu ve olacağını duyururum. IRC kanalımız irc.coldfront.net sunucusunun #retrojen isimli kanalındadır. Fakat irc dediğimiz şeyi msn ile karıştırmayınız, girip biraz beklemeniz gerekmektedir. Genellikle akşam saatlerinde, 21:00-22:30 saatleri arası kalabalık olmaktadır. Önümüzdeki günlerde biraz daha kalabalık olacağını tahmin ediyoruz.
#retrojen sohbet odası geyikleri… yazısına devam et

bittorrent tabanlı DNS sunucuları…

Geçtiğimiz hafta henüz bununla ilgili yasanın çıkmamış olmasına karşın, amerikan resmi organları tarafından 150 web sitesini kapatması olay olmuştu. Kapanan onlarca site içinde birçok torrent endeksleyen site de mevcuttu. Fakat torrent finder isminde, hiçbir torrent dosyası barındırmayan, hiçbir download hizmeti vermeyen ve sadece arama sonuçlarına göre kullanıcıyı başka wbe sitelerine yönlendiren bir arama motorunu da kapatması tepki doğurmuştu. (örn. http://torrent-finder.com/)

Benzer uygulamalardan wikileaks sitesi de kaçarak, thepiratebay.org sitesini de host eden, avrupa birliği parlementosunda bir tek sandalyesi blunan finli pirat party sunucularına sığınmıştı. Fakat Amerikanın domainleri elma toplar gibi toplamasının karşısında bir engel görülmüyordu. Bu durumu gören başta thepiratebay sitesinin peter sunde’ı olmak üzere birçok korsan, oturup merkezi olmayan bir DNS geliştirmeyi başardılar. Şu anda .p2p uzantılı tld’nin çalışmaları hazır. Bu domainler “Open Nic Project” adı altında tamamen açık olacak ve .free, .geek, .null (ve birkaç tane daha)gibi domainleri kendimiz yaratabileceğiz.

Güzel tarafı, bu adreslere ulaşmak için belirli bir dns adresine ihtiyacımız olmayacak. Buluta karıştıktan sonra her türlü adresi alabileceğiz. Bunu da utorrent benzeri bir programcık sağlayacak. Busefer paylaşılan şey dosya değil, alan adı bilgisi olacak. Bakalım korsanlar “ICE” isimli internet sansürünü kısa zamanda aşabileceklermi?

açık alanadı projesini şu adresten takip edebilirsiniz:
http://wiki.opennicproject.org/dotP2PTLD

Türkçe tireleme, heceleme, soft hyphen ve Corel Draw…

Bu hafta tuhaf birşey öğrendim: Corel Draw ile bir makale dizmeye çalışırken, Quark Express 7+ dışında hiçbir masa üstü yayıncılık programının Türkçe hecelemeyi desteklemediğini. İyice araştırdıktan sonra gerçekten de, Quark dışında heceleme özelliğinin olmadığını, Quark’ta da özel bir add-on ile eklendiğini okudum. Forumlar quark express ile Türkçe tireleme/heceleme’nin nasıl aktif edileceğini öğrenmeye çalşıan insanlarla, ya da In Design/Corel Draw için  Türkçe hyphenation’ın eklenmesini isteyen insanlarla dolu. Hatta Corel Draw forumlarında organize şekilde bunu isteyen bir grup (registered) insan var. Peki Türkçe tireleme, yani satır sonundaki sözcük ayırma, ingilizce ismiyle “Hyphenation”  bu kadar zor mu?

Hayır, aksine o kadar kolaymış ki. Çok basit bir kuralı var: kelimenin sonundan aramaya başlıyorsunuz. her sesli harf için, solunda sessiz harf varsa o sessizi katarak, sessiz harf yoksa, buldunduğumuz sessli harften kesiyorsunuz. Bukadar. Bu sisteme birkaç özel durumu eklemeniz gerek, çünkü Çokokrem gibi krem, spor, tren gibi tek heceli sözcükler içeren kelimeler yanlış bölünebiliyor. Bence büyük bir problem değil.

Eh peki ben kendi problemimi nasıl aşacaktım? Corel Draw’da hyphen açmam gerekiyordu. Sonra aklıma “soft-hypen” geldi. UTF standardında $00AD kodunda yatan bir soft hypen karakteri var. Bu arada bir dipnot, hyphen dediğimiz şey “tire” demek. Soft Hyphen ise “yazılım tiresi” gibi bişey. Soft hyphen’ler sadece gerekli olduğu zaman görünür hale geliyor. Yoksa görünmez durumda. Deneyince Corel Draw’ın soft hyphen desteklediğini gördüm ve havalara uçtum. Hemen “Kekeme” adında bir programcık yazdım, verdiğim metindeki tüm kelimeleri komple soft hyphen kullanarak tireliyor. Bu metni Corel’a atınca program ihtiyacı olan soft Hyphen’i tire’ye dönüştüyüyor. Sorun çözülüyor. Çok acele kodladığım için görüntüsü biraz çirkin, ama işi fazlasıyla görüyor. Buyrun sonuç:

Kekeme iş başında...
Kekeme iş başında...

Programda hecelenecek minimum kelime uzunluğu (default 4), Türkçedeki tireleme kuralları (örn. “atalet” satır sonunda ayrılacaksa “a-talet” olarak ayrılamaz, ya “ata-let” olmalı ya da tek başına kalan “a” aşağıya alınmalıdır.) gibi seçeneklerde var. Ayrıca noktalama işaretlerine, paragraflara, satır sonlarına ve büyük/küçük harflere dokunmuyor, herşey olduğu gibi geçiyor.

Dikkat bu program metninizi sadece bir kere işlese yeterli. Daha sonra metninizi istediğiniz gibi düzenleyebilirsiniz. Corel draw gerekli tireleri gösterip gereksizleri çıkaracaktır. Çünkü metnin tamamı gizlice (görünmez şekilde) tirelenmiş olacaktır. Bu şekilde sadece Corel Draw değil, tüm UTF soft hyphen destekleyen programlarda otomatik tireleme uygulanabilir.

Evet, bu metin biraz self-promotion gibi bişey oldu, zaten hafif de reklam Programı 1-2 saatte yazdım, buraya koymayacağım. Şekil şemal olarak toparlanmaya ihtiyacı var ama şu ara başka işler var, onları yapıyorum. (demo sürümü metnin sonundadır)

Türkçe heceleme konusunda detaylı bilgi http://www.alinesin.org/popular_math/S_00_turkcede_heceleme.doc adresinde bulunabilir.

Kekeme’yi şimdi indirmek için:
Kekeme Demo 22kb
(harf limitli sürümdür, başka bir limitasyonu yoktur)

Oyunlarda “can” sağlığı….

Çocukluğumda girdiğim “atari salonları”nda kullanılan sokak terminolojisini kullanarak seçiyorum kelimeyi, “can” yani dijital oyunlarda, oyuncu zarar gördükçe azalan ve oyunda ölmemek için çevreden sürekli birşeyler toplamasına sebep olan şey. “Can” diyorum çünkü “health” ya da “hit point”in direkt bir karşılığını şu anda bulamadım. Enerji de denebilir, bazı oyunlarda öyle geçiyor, bazen enerji aygıtlara yüklenen bir şey oluyor, örneğin, giydiğiniz zırh’ın enerjisi oluyor, ayrıca bir can sayacınız oluyor.

Can çıkmadıkça ümit kesilmezmiş, oyunlarda da böyle bir durum vardır. 1 canı kaldığı halde oyuna sıkı sıkı tutunuruz genelde, bölümün yarısına geldiğimizde can çubuğu dibe inse de yeniden başlayalım demeyiz. Çünkü bir yerlerde toplanacak bir bandaj, ya da giyilecek bir kıyafet vardır. Şimdilerde ise büyük bütçeli oyunlarda “kendi kendine iyileşmece” durumu hakim.

Şimdi oyunlarda, kaç çeşit “can” yenileme sistemi var bakalım:

  1. Oyuncunun can’ı asla artmaz. Oyuncuyu kalkan ve zırhlar ile hayatta tutarsınız. Can bitince oyun biter.(Perfect Dark)
  2. Oyuncunun can’ı azalsa dahi etraftaki sağlık noktaları ya da ilkyardım çantaları ile arttırılabilir. (Quake/Doom)
  3. Oyununun can’ı azalınca güvenli bir yerde bekleyerek kendi kendine yenilenebilir. (Call of Duty)
  4. Oyuncunun can’ı yoktur, hiç de ölmez. (Monkey Island)
Roketler oyuncunun enerjisini düşürmek için var.

Oyunlarda “can” sağlığı…. yazısına devam et

Captcha ve paracıklar…

Bugün bir deneme yaparken farkettim ki captcha bir iş kolu haline gelmiş bile. Web üzerinde captcha’yı geçtiğini iddia eden onlarca programcık satılıyor. Tamam OCR denilen birşeyden haberdarım fakat bu işin bu kadar ayağa düştüğünü bilmiyordum.

Aşağıdaki çinli arkadaşımız çok güzel de bir tablo yapmış sattığı programlar üzerinde. Buna göre Google, hotmail, myspace’i %30 oranda geçebiliyor, 8000$ verirseniz Yahoo’nun captcha testini geçiyorsunuz 🙂 4000$’a ebay, 100$’a ise sıradan blogların captcha’larını %100 ihtimalle okuduğunu iddia ediyor.

Siz de bakın, buyrun:

http://www.lafdc.com/captcha/

Gittigidiyor ve ödeme yapmayan alıcılar

Gitti gidiyordan sürekli alışveriş yapan biriyim. Sadece alış değil, veriş de yapıyorum, yani arada sırada eş dost’un çöpe atamadığı aletlerini onlar adına satışa koyuyorum. Bu işten biraz zevk de alıyorum hani. Benzerlerinin 10 kuruşa satıldığı malı 11 kuruşa satabilirsem keyifleniyorum, 9 kuruşa giderse “hmm, nerde hata yaptım acaba?” diye kendime soruyorum.

Gittigidiyor ve ödeme yapmayan alıcılar yazısına devam et

Tatminsizlik, ukalalık, şikayet…

Wos’da yaşanan bir olayın üzerine, unutmadan, ara sıra (ama nadiren değil) karşılaştığım bir durumu tartışmaya açmak istiyorum. Bu günlüğü okuyan az sayıda insanında görüşlerini almak isterim aslında:

Geliştiricilerin eleştiri kaldıramama problemi:

Retro forumlarda sıkça rastlanan bir durumdur, birisi bir program/oyun/grafik/demo/müzik/öykü yazıp, forumlar üzerinden bunu karşılıksız olarak paylaşır:

“Buyrun, 6 aylık çalışmanın ürünü olan ‘Vahşi Kovboy’ oyunu karşınızda!”

Daha sonra biri çıkar der ki,

“Oyun harika olmuş, ama adamın kafasındaki şapka neden mor? Kahverengi olsa daha iyi olurdu”

“ama” ile devam eden bu cümle tipi, gazla dolu bir odaya kibrit çakmak gibidir, ortalık birden tutuşur, herkes ağzındakini dökmeye başlar:

“yok, yeşil olsaydı, ayrıca silahı da biraz küçük kalmış”, “silahı önemli değil de, adam çok alçak zıplıyor, ayrıca kovboy dediğinin üzerinde bermuda gömlek olmaz”,  “kovboy neden inekleri vuruyor? inekler vurularak öldürülmez ki?”

Sonunda geliştirici havluyu atar:

“O kadar uğraşıp oyunu yazıyoruz, insanlar memnun olacaklarına şikayet ediyorlar, benden bu kadar, başınızın çaresine bakın.”

Bu durum her yıl rastladığım bir durum. Bu sebepten forumlar boşalıyor, artı değer üreten kişiler forumları terkediyor, ateşli kavgalar çıkıyor, geliştiricilerin tarafını tutanlar:

“Bazı insanlar tatminsiz oluyor, sen onlara bakma <geliştirici> kardeş, oyun süper olmuş”

derken, diğerleri:

“Ya sanki crysis’i yazdın, bu ne trip?”

diye işi terbiyesizliğe veriyorlar.

Burada bende ara sıra geliştiricinin oturduğu koltukta olan biri olarak, en ufak bir programın dahi yaratılmasının ne kadar efor ve zaman gerektirdiğini çok iyi biliyorum. Fakat bu “geliştirici kabalığını” anlayamıyorum. Öncelikle “ücretsiz-karşılıksız” dağıtılmış bir programı eleştirilme hakkı yok mu? Eğer eleştiriler çok tutarsız ise geliştiricinin bunlara olgunlukla yaklaşarak, “bence şapkanın mor olması gerekiyordu” diyebilmesi, tutarlı ise, şarlamadan, uygun şekilde cevap vermesi gerektiğine inanıyorum.

Kaldı ki eğer bir program yazıp bunu senden talep etmeyen  bir kitleye oynamaları için sunmuşsun, bunun sorumluluğunu almaya hazır olmalısın. Eleştiriler absürd geliyorsa, oyununu ait olmadığı yere koymuşsun demektir. Eğer eleştirilerden etkileneceksen (biliyorum bazıları çok saçma oluyor, farketmez), bunu baştan yazmalısın, umursamamalısın ya da anlayışlı olmalısın.

Unutmayalım ki, bir ürünü ortaya koymak iki yönlü bir süreçtir. Oyunu yazmanın zorluğu kadar, ondan keyif alıp onu oynamayı/okumayı/izlemeyi denemek de kolay bir süreç değildir, zaman herkes için değerlidir. Ayrıca oyunu oynayan herkesin entellektüel zekaya, büyük bir nezakete sahip olacağını asla garanti edemezsiniz. Bir geliştirici buna baştan hazırlıklı olmalı. Ayrıca, çok sayıda olumsuz eleştiri alan ürünler genellikle kusurlu ürünlerdir. Bu durumda geliştiricinin gerçektende eleştiriye ihtiyacı var demektir. Savunmaya geçmek yerine, nerede yanlış yaptığını anlamaya çalışmalıdır. Sonuçta ücretsiz bir üründen elde edeceği tek getiri, tecrübe ve bilgi birikimidir. Kaldı ki, bir ürün hakkında, kısaca “harika olmuş, eline sağlık” demek geliştiriciye hiçbir tatmin yaşatmayacaktır, ne başardığı hakkında hiçbir fikir vermeyecektir. Vasıfsız teşekkürlerin hiçbir değeri olmadığını bir geliştiricinin anlaması gerekmektedir.

Bu sebepten, ben diyorum ki, sevgili geliştiriciler, ya eleştirileri kaldıracak kadar sosyal bireyler olalım ya da üstünlük kompleksimizi tedavisi için bir profesyönele başvuralım.

Fikri olan?

ZX Spectrum: Elite Collection (iPhone)

25 yıllık yazılım firması “Elite”, yeni iTunes uygulamalarını duyurdu:

Bugünden itibaren iPhone kullanıcıları, sadece 56 Pence’e (1$’dan az) zx spectrum emülasyonu yapabilecekler. Elite Kolleksionundaki oyunlar şöyle imiş:

– Turbo Esprit #3 on top 100 best games, voted for by visitors to World of Spectrum
– Saboteur #10 on top 100 best games
– Chuckie Egg the classic, developed by Nigel Alderton
– Harrier Attack inspired by the conflict in the South Atlantic
– Frank Bruno’s Boxing the UK #1 Best-Seller
– Buggy Boy the arcade original driving game

http://www.elite-systems.co.uk/elite/htdocs/user_home.php?show=26

Doğrusu, Chuckie Egg’i düşününce, touch screen kullanarak nasıl oynanacağını bilemiyorum. Kaldı ki, diğer oyunların aksine, bence o oyun sadece ve sadece orjinal 48K’nın kauçuk tuşlarıyla mükemmel oynanabilir.

Horace in the Mystic Woods hazır!

Horace serisinin kayıp halkası, Horace in the Mystic woods bob smith tarafından tamamlandı.

Şöyle ki, Zx Spectrumda Horace serisi üç oyundan oluşuyor: “Hungry Horace”, “Horace Goes Skiing” ve “Horace and the Spiders”. Fakat melbourne house, manic miner’ın başarısının ardından bir başka “Miner 2049’er” klonu olan Horace in the mystic woods’u Psion Avuçiçi bilgisayarları için çıkarıyor. Zx Spectrum portu için planlar hatta çalışmalar yapılmış olmasına karşın oyun orjinal platformuna ulaşamyor.

Yükleniyor!Birkaç yıl önce bu iş için Mojon Twins kolları sıvamıştı. Fakat yaklaşık 8 ay sonra pes ettiler ve Mystic Woods oyununu yapacak vakitlerinin olmadığını söylediler. Bunun üzerine Bob Smith orjinal Psion kodlarını incelemeye başladı. 18 aylık çalışmanın ardından orjinal oyunun haritaları, grafikleri ve en önemlisi oyun mekaniği ile karşımızda “resmi” diyebileceğimiz kadar benzer bir çevrim olan “Horace in the mystic woods for Zx Spectrum” oyunu duruyor.

Oyun WOS’tan indirilemiyor çünkü oyun zaten resmi olduğu fakat hiç piyasaya düşmediği için, infoseek’deki benzer diğer oyunlar gibi “MIA- Misssing in action” statüsünde duruyor. Oyun için Bob’ın sitesine gitmeniz gerekiyor:

http://www.bobs-stuff.co.uk/extras/hitmw.zip

eğer dosya kaldırılmış ise, blog arşivimde mirror yaptım, buyrun.