Bu yıl 7D’de toplam 4 oyun yarıştı. Bu oyunların yarışma sonunda dizilimi şöyle oldu: 1.”köy korucusu”, 2.”gmo”, 3.”run baby run” ve 4.”A Gentleman’s Duel”.
Bu oyunlardan GMO’yu tablet sahibi olmadığım için oynayamadım ve izleyemedim, bu yüzden onu yorumsuz geçiyorum, diğerleri daha önceki yıllardan da tanıdığımız Infect, İlker Görkem ve Ragnor’un oyunları.
Ragnor’un Alper Çetinin yardımıyla kodladığı “A gentleman’s duel” iki kişilik bir oyun. Ne türde bir oyun dersek oyunun türüne arcade diyebiliriz ancak. Oyun başladığında bir süre sonra oyuncuların oynadığı karakterlerin her birine rastgele bir tuş atanıyor ve ekranda gösteriliyor, bunu takip eden birkaç saniye sonra da oyuncuların o tuşlara basmaları gerekiyor. Kim önce basarsa o ateş ediyor ve karşıdaki kaybediyor. Oyunun eğlencesi tuş arayan oyuncuların yaşadığı panik’e bindirilmiş. Görüntüde hiçbir aksiyon yok, ekrandan almanız gereken tek geri besleme hangi harfe basacağınızın bildirildiği an. Tuşunuzu öğrendiğinizde o tuşa zamanı geldiğinde basmanız gerek. Büyük olasılıkla zaman yetişmediği için oyuna bir “tek kişilik” mod eklenmemiş. Halbuki çok kolay olurdu, zorluk derecesine göre gittikçe kısalan bir tepki süresi. Sanırım bu oyunu oylayan hiç kimse yanına birini çağırıp denemedi. Oyun tek başına oynanmıyor çünkü karşıdaki adam asla ateş etmiyor 😀 Partidekiler oyunu anlamamış da olabilirler, hiçbir yerde oyunun nasıl oynanacağına dair bir açıklama yok. Yine de yarışmaların en güzel “görünen” oyunu buydu.
Infect’in “köy korucusu” oyunu ise yine basit bir fikirden çıkmış bir oyun. Ortada köyümüz duruyor, ve tepelerden aşağıya zombiler iniyor. Elimizde silahla bunları vuruyoruz. Bilmiyorum bir bug mı var yoksa tasarımı mı böyle, oyunda toplam 6 zombi var, bunları vurunca oyun bitiyor. Bunun haricinde oyun direct3d 9 ile yazılmış. Bir demo partide 3d ürünler genelde daha iyi sonuç alıyorlar, bence bu yüzden birinci oldu. Oyunun 3d özelliğini çıkarırsak geriye bir hedefe doğru dümdüz ilerleyen 6 zombiden ibaret bir oyun var elimizde.
Son olarak ilker’in “Run baby run”ına bakalım. Öncelikle bu oyun bir zx spectrum oyununun bire bir uyarlaması. İlker orjinale sadık kalma konusunda aşırı hassas. Evet, ben de zx spectrum konusunda hassas olduğum için tabiiki en çok bu oyunu sevdim, ama boşuna da değil. Öncelikle bu oyun da diğerleri gibi çok basit bit fikirden doğuyor. Hatta bir “snake” klonu diyebiliriz bile. Tek farkı, “snake”de rakamları yedikçe kuyruğunuz uzuyor ve siz kuyruğunuza değmemeye çalışırsınız, Run baby run’da kuyruğunuzu oluşturan arabaların hepsini birbirine çarptırmanız gerekiyor. Bunlar çarptığında ise son kalan araba üzerinize mermi yağdırıyor, bundan da kurtulmanız gerekiyor ki bu kısım birhayli zor. Sonra bir sonraki bölümü oynuyorsunuz. Aslında bakarsanız oyun komik derecede berbat 😀
Oyunun tasarımından ziyade bu oyunun kültürü beni cezbediyor. Run baby run, Tony Rainbird’in yazdığı bir oyun ki ünlü distribitör Rainbird markasının yaratıcısı. Ayrıca zx spectrum’un online vardığının kökeni olan comp.sys.sinclair grubu için de RBR’nin özel bir yeri var, 90’lardan beri her yıl geleneksel olarak RBR yarışmaları düzenlenir. Oyunun pc tabanlı level editörleri, spectrum üzerinde çalışan onlarca mod’u bulunuyor. İlker bu noktada Run Baby Run’ın aslına yakışır bir çevrim yapmakla kalmamış orjinal grafikler de eklemiş. Bir tuşa basarak oyunun grafikleri modern hale geliyor, aynı tuşla yine zx spectrum tipine geri dönüyoruz.
Sonuç olarak benim bu yılki favorim, biraz da taraflı olsam da, Run Baby Run idi. Oyunun hem nostaljik bağları var, hem bir altkültürü simgeliyor hem de diğerlerinden çok daha iyi bir anafikirle geliyor. Tek dez avantajı ise özgün bir oyun olmaması, başka birinin tasarladığı bir oyun olması.
Sonuç olarak eleştirdiğime bakmayın ben hep böyleyim, her üç katılımcı da harika işler çıkarmışlar. Darısı bizlerin başına, umarız önümüzdkei yıllarda benim işlerimi de böyle eleştirmeye değer görenler çıkar.