Ve zamanın sonu geldi. Breakpoint bitiyor. Bu yıl, bilgisayar meraklılarını tarihlerinde yarattığı en kaliteli sanat ürünü olan “demo”ların yarışacağı dijital sanat festivaline elveda diyoruz. Gittikçe küçüldüğü ve anlamını yitirdiği için, büyük olasılıkla uzun yıllar boyunca (belki bir daha hiç) bu kadar büyüğünü *ve* özgününü yapamayacak olan demoscene, BreakPoint adı altında son kez bir araya geliyor.

Buna da bir çift lafım var (olmasa şaşardım zaten -ed):Scene sıkıntı bir dönem geçiriyor, belki de tarihinin en sıkıntılı dönemlerini geçiriyor. Eminim benimle hemfikir olmayanlar olacaktır ve belki de bazıları gaflet, dalalet ve belki de hıyanet içine düşerek Assembly, Nvision ya da the Gathering gibi alakasız oluşumları işaret edecektir. Sonuç olarak farbrausch’un neden çok uluslu sermayeye benzediğini ve scene’i yok ettiğini göremeyeceklerdir.

Neden breakpoint bu kadar önemli?

Keiser geziye çıkmadan önce, “Bütün kuş beyinli uyruklarını yıkanmış paklanmış olarak” görsün diye habercileri almanyanın dört bir yanına salarmış, fakat keiser’ın buyruklarına göre düzenlenmiş uydurma bir hayatı yaşamaktansa kendi oyunarını sürdürmek isteyen çocuklar direnir, yıkanmak istemezlermiş.

Lakin dangozlarla dolu da olsa Scene, aynı zamanda bilgisayar dünyasının çocuklarından oluşmaktadır. Herşeye karşı durmuş, arada korsanlığa bulaşsa da kendini çok ama çok güzel aklayabilmiştir. Sonuçta scene, başından beri, gençlerin zengin olduğu, çakallıkla milletin hakkını gasp eden birşey olmadığını, tam aksine önlerine konmuş oyuncakla oyalanıp keiser’in sözünü dinlemesi beklenen çocukları kolayca kandıramayacaklarını göstermek için direnenlerden oluşmaktadır. Bugün demoscene, bilgisayarla uyutulmaya çalışan bir neslin zincirlerini kırma çabasıdır. Breakpoint ise diğer karma partilerin haricinde en büyük pirüpak demoscene olayıdır.

Ve bu katıksız demo scene şenliği, bilgisayar dünyasının en eski, en akıllı, en çalışkan ve en manyak bireylerini son kez bir araya getirecek. Gelmeyen varsa el kaldırsın!

Scene hypnotoad gibi, bir yakalanan bir daha çıkamıyor!

GGJ Türkiye ayağı Odtü Metutech/ATOM işbirliği tamamladı. Odtü Enformatik binasında yapılan organizasyona arkadaşımız Ragnor’da katılımcılardan biriydi.

Dünya çapında, birçok ülkede aynı anda yapılan ve iki gün süren organizasyon sonucunda onlarca hatta yüzlerce oyun yazıldı (çizildi, çalındı). Müzisyenler, grafikerler ve programcıların bir araya geldiği merkezde türk oyun endüstrisinin ilk adımları atılmaya çalışılıyor, bir taraftan eğleniliyor.

GGJ 2010’da Türkiyede yapılan oyunların listesine aşağıdan ulaşaiblirsiniz:

http://www.globalgamejam.org/games?tid[]=486&title=&tid_1=

Wizards & Viruses’i tavsiye ederim!

İstanbulda da yapılsa biz de katılsak…

Comp.sys.sinclair Crap Games Competition 2010, yani berbat oyun yarışması başladı.

http://csscgc2010.zxlife.net/Default.aspx

Her yıl ocak ayında başlayan ve 31.aralık’a kadar devam eden csscgc, bu yıl “bloodbaz” tarafından yapılıyor.

Cgc 1996’dan beri yapılıyor. En hareketli cgc 2008 yılında 125 oyunun katılımıyla gerçekleşmişti. 2009’da ise yine normal trendine dönerek 50 civarı oyun ile tamamlanmıştı. Bu yarışmanın kökeni 1983 yılında birçok platformda çıkan içinde 50 oyun bulunan “Cascade Casette 50” toplama oyun kasedine dayanıyor. Cascade o devirde “Bir kasette 50 fantastik oyun!” sloganıyla satılmış, birçok kişi de almıştı. Ama oyunlar gerçekten fantastikti. Bu oyunların ortak özelliklerinden bazıları şöyle tanımlanabilir:
-Çok uzun, istesenizde geçemeyeceğiniz, hiçbir özelliği de olmayan giriş ekranları (örn. oyunun adı “RACE”, ve Ekranı dolduran bir RACE yazısının yavaş yavaş ve biplemelerle beraber oluşmasını izlemek zorundasınız, bazen bu iş dakikalar sürebilir).
-Acaip renk kullanımı. Sarı üzerine beyaz yazılar, yeşil deniz ve mavi bir ağaç, kırmızı zemin üzerinde görmeni imkansız kılan magenta bir düşman.
-Oyun ya çok zor olmalı ya çok kolay. Orta zorluk diye birşey yoktur.
-Yön tuşları ya da QAOP gibi kabul edilmiş tuşlar yerine WB8R gibi acaip kontrol tuşları
-Sinclair Basic ile yazılmış, herhangi bir optimizasyon yapılmamış
-Engrish diye tabir edilen kötü bir ingilizceye sahip
-Yönergeler gereğinden uzun ve genellikle oyunla alakasızdır, örneğin sayfalar dolusu oyunda bulunmayan özellikler anlatılır, bir karakterin çocukluğunu, büyüyüp kral oluşunu açıklar, ama oyunda bu senaryo ile pek alakası olmayan, kalenin etrafındaki hendekteki timsahlardan kaçan bir balığı yönetirsiniz. Ayrıca bu uzun açıklama içinde oyunun hangi tuşlarla oynanacağı belirtilmez.
-Buna karşın önemli bir nokta var, bu oyunlar birilerini kandırmak amaçlı değil aksine oyun yazarı olmak isteyen çok hevesli -ve hayal gücü yüksek- kişilerin çalışması sonucu ortaya çıkmış olmalarıdır. Oyunun tamamen saçma olması özveri olmadan yapıldığı anlamına gelmiyor.

Son olarak, Zx Spectrum’da çalışmalı.

Bu arada, csscgc2009’da üçüncülüğü kazanmışım (ya da kaybetmişim, cgc’de bu sıralama biraz tuhaf yorumlanıyor, sonuçta en berbat oyunu yapmaya çalışıyoruz), 2008’de de 10’uncu olmuştum.

Arda’nın 7D Ödülleri:
1.lik Spritus: Yıllardır yılmadan Van’dan gelip pixel sanatı yapan arkadaşımız Spritus bu sefer ödülünü aldı. Hak ettiği bir ödül, Spritus olmayan bir demoparty düşünemiyorum.
2.lik Infect(prodigy): Geçen sene giriş yaptığı scene’in en üretken adamı. Bence bu adam 90’larda böyle olsaydı şimdi scene’in demirbaşlarından olmuştu. Şimdi de öyle olacak, pes etme sakın.
3.lük Nightlord: Taa amerika’nın microsoft tımarhanesinden çıkıp geldi, bir de demo kodladı, bütün gece kastı ama kaderi böyle bu ara, partide demo bitmiyor. Keşke gece sohbete katılsaydı, kazandığı klavyeden daha fazla eğlenirdi. Bir de nightlord’un partide kod kasması yerine bizlerle muhabbete katılması gerek, keyifle dinlendiğini henüz farketmemiş.
4.lük Crescent: Ekibin bir parçası olduğum için söylemiyorum, ama ekiptekilere bakınca gerçekten türk scene’inin yüz akı, çok değerli ve (ben hariç) çalışkan insanlardan oluşmuş, harika bir demo grup. Eğer yarışmalarda başka katılımcıların kural ihlalleri olmasaydı bir birincilik, iki de ikincilik almıştık.
5.lik Arcane: Ya bence çizdiği uçak süper. Ayrıca bu adam hep yorgun ama yüzü sürekli gülen biri, hoş sohbet. Arcane’siz parti olmaz.
6.lik Drey: Bilmiyorum nasıl yapmalı ama bu adamı kurtarmak gerek. Scene’in bir başka pırlantası. Kafaya koydum, seneye derin bir muhabbete gireceğim.
7.lık Turbo&gnostic: Tozan, bana ilahi yolu göster.
8.lik Hydrogen: Gece dönen muhabbette keyfimiz güzeldi. Ayrıca organizatör olarakda işini önemseyen, çalışkan bir kişilik.
9.luk Caisson: Ya bu adam da süper, eski cgtr zamanında ufak bir muhabbetimiz olmuştu, site de süper olmuş.
10.luk Zomco: Ya aslında bu kadar aşağıda kalmamaları lazım ama yabancı değil onlar. Eski amigart tayfası.
11.lik Hades: Ret’in bel kemiği, yanlız biraz kopuk yaşıyor, iletişim sıfır. Zx demosunu yazdığını parti mekanında öğrendim.
12.lik ilker görkem: Flash merakı başına iş açacak ama, yeni bir game designer yolda. İlker’i de üstlere koymam gerek aslında.
13.lük mfk: pandora’yı göstermekle kalmadı, oracıkta hediye etti. Büyük scene destekçisi.
14.lük neurosys: #retrojen’in daimi elemanlarından.
15.lik norvax: yeni yeni tanıştığım ama bakışında samimiyet olan relax biri gibi geldi bana 😀
16.lık ragnor: bence indy gaming işini bu kadar zaman takip eden biri suskun kalmamalı! Seminer isterük!
17.lik zebani: uğradı biz de tanıdık, seneye bidaha, daha uzun bir sohbet olsun!
18.lik vigo: Bu partide daha sessizdi nedense, biraz daha ön saflarda olmalı, neyse ki isim/şehir oyununda kendini gösterip hep beraber eğlenmemizi sağladı. Geçen sene de beraber üçkağıt yapmıştık. Vigo’nun takımı hep kazanır!
19.luk ssg: Ya ssg, demoparty’e gelip network oyun oynanır mı? Neyse en azından geldi, destek verdi, önemli bir isim, her sene gelmeli (ihtimal vermiyorum, çok sıkıldı bu sene).

21.lik alco: erken kaçtı, sona kaldı. Belki ben de öyle yapsaydım, mide ağrısı geçirmeden devam edecektim hayata.

Bir dijital sanat etkinliği daha eğlenceli geçti, umarım seneye yarışmalara ürün(ler) gönderebilirim. Derdimi forumlarda anlatamadım, prod’larla anlatmalıyım anlaşılan.

Birşeyler geliyor.

Herkese mutlu, başarılı, ferah, bol ürünlü bir yeni yıl diliyorum!

Aslında sadece Türkçe olmayacak durumda. Birkaç akşam önce Spin Takımı ile sohbet ederken, vakit bulursam tüm kodu Türkçeleştireceğimi söyleyip, izin istemiştim. Daha sonra tools menüsüne bir ekleme yaparım hazır elim değmişken, isteyen istediği dili ekler demiştim. Sonra da her türkün yaptığı gibi, “ama hemen değil, şu sınavlar bitsin öyle” demiştim. Bu arada Dunny birkaç gün boş olduğu için hemen işe girişmiş ve yakında spin’in lokalize sürümü son kullanıcıya dağıtılmış olur. Ama bütün bunları başlatan şey benim yaptığım bir deneme idi:

Bu bir mock-up değil, gerçek bir ekran görüntüsü. Bazı harflerin yarım olması string uzunluklarının sınırlarından kaynaklanıyor, ama bunlar gerçek sürümde olmayacak.

Spin’in Türkçe sürümünü biraz önceden edinmek isteyen olur ise haberim olsun.

(Bu sürüm büyük olasılıkla spin’in son sürümü olacak, bundan sonra tüm kodun portable C’ye çevrilerek specOS projesinin bir parçası haline gelecek)

Şimdi aklıma geldiği için söyleyeyim dedim. Geçtiğimiz ay TEM’de okuldan eve dönerken, öğle saatlerini biraz geçiyordu, Google Streetview arabasına benzeyen bir araca rastladım.

Bu konuda internette pek haber yok ama, dikkatle bakınca bu aracın google van’ın aynısı olduğuna emin oldum. Başka bir yola ayrılmadan önce arkasında 5 dakika kadar yol aldım sonra o yenibosna sapağına girdi, ben ise yoluma devam ettim. Plaka istanbul plakasıydı, büyük olasılıkla ya google görüntüleme işini outsource etmişti, ya da bu işe diğer firmalar el atmış olmalıydı. Yani GPS ve sokak servisleri sunan Başar Soft gibi bir firma bunu ileride google’a satmak amacıyla belki de resmi izinleri bile almadan kayda başlamış olabilirler.

Haberi olan var mı böyle birşeyden?