Oyunlarda “can” sağlığı….

Çocukluğumda girdiğim “atari salonları”nda kullanılan sokak terminolojisini kullanarak seçiyorum kelimeyi, “can” yani dijital oyunlarda, oyuncu zarar gördükçe azalan ve oyunda ölmemek için çevreden sürekli birşeyler toplamasına sebep olan şey. “Can” diyorum çünkü “health” ya da “hit point”in direkt bir karşılığını şu anda bulamadım. Enerji de denebilir, bazı oyunlarda öyle geçiyor, bazen enerji aygıtlara yüklenen bir şey oluyor, örneğin, giydiğiniz zırh’ın enerjisi oluyor, ayrıca bir can sayacınız oluyor.

Can çıkmadıkça ümit kesilmezmiş, oyunlarda da böyle bir durum vardır. 1 canı kaldığı halde oyuna sıkı sıkı tutunuruz genelde, bölümün yarısına geldiğimizde can çubuğu dibe inse de yeniden başlayalım demeyiz. Çünkü bir yerlerde toplanacak bir bandaj, ya da giyilecek bir kıyafet vardır. Şimdilerde ise büyük bütçeli oyunlarda “kendi kendine iyileşmece” durumu hakim.

Şimdi oyunlarda, kaç çeşit “can” yenileme sistemi var bakalım:

  1. Oyuncunun can’ı asla artmaz. Oyuncuyu kalkan ve zırhlar ile hayatta tutarsınız. Can bitince oyun biter.(Perfect Dark)
  2. Oyuncunun can’ı azalsa dahi etraftaki sağlık noktaları ya da ilkyardım çantaları ile arttırılabilir. (Quake/Doom)
  3. Oyununun can’ı azalınca güvenli bir yerde bekleyerek kendi kendine yenilenebilir. (Call of Duty)
  4. Oyuncunun can’ı yoktur, hiç de ölmez. (Monkey Island)
Roketler oyuncunun enerjisini düşürmek için var.

Continue reading Oyunlarda “can” sağlığı….

Captcha ve paracıklar…

Bugün bir deneme yaparken farkettim ki captcha bir iş kolu haline gelmiş bile. Web üzerinde captcha’yı geçtiğini iddia eden onlarca programcık satılıyor. Tamam OCR denilen birşeyden haberdarım fakat bu işin bu kadar ayağa düştüğünü bilmiyordum.

Aşağıdaki çinli arkadaşımız çok güzel de bir tablo yapmış sattığı programlar üzerinde. Buna göre Google, hotmail, myspace’i %30 oranda geçebiliyor, 8000$ verirseniz Yahoo’nun captcha testini geçiyorsunuz 🙂 4000$’a ebay, 100$’a ise sıradan blogların captcha’larını %100 ihtimalle okuduğunu iddia ediyor.

Siz de bakın, buyrun:

http://www.lafdc.com/captcha/

Gittigidiyor ve ödeme yapmayan alıcılar

Gitti gidiyordan sürekli alışveriş yapan biriyim. Sadece alış değil, veriş de yapıyorum, yani arada sırada eş dost’un çöpe atamadığı aletlerini onlar adına satışa koyuyorum. Bu işten biraz zevk de alıyorum hani. Benzerlerinin 10 kuruşa satıldığı malı 11 kuruşa satabilirsem keyifleniyorum, 9 kuruşa giderse “hmm, nerde hata yaptım acaba?” diye kendime soruyorum.

Continue reading Gittigidiyor ve ödeme yapmayan alıcılar

Tatminsizlik, ukalalık, şikayet…

Wos’da yaşanan bir olayın üzerine, unutmadan, ara sıra (ama nadiren değil) karşılaştığım bir durumu tartışmaya açmak istiyorum. Bu günlüğü okuyan az sayıda insanında görüşlerini almak isterim aslında:

Geliştiricilerin eleştiri kaldıramama problemi:

Retro forumlarda sıkça rastlanan bir durumdur, birisi bir program/oyun/grafik/demo/müzik/öykü yazıp, forumlar üzerinden bunu karşılıksız olarak paylaşır:

“Buyrun, 6 aylık çalışmanın ürünü olan ‘Vahşi Kovboy’ oyunu karşınızda!”

Daha sonra biri çıkar der ki,

“Oyun harika olmuş, ama adamın kafasındaki şapka neden mor? Kahverengi olsa daha iyi olurdu”

“ama” ile devam eden bu cümle tipi, gazla dolu bir odaya kibrit çakmak gibidir, ortalık birden tutuşur, herkes ağzındakini dökmeye başlar:

“yok, yeşil olsaydı, ayrıca silahı da biraz küçük kalmış”, “silahı önemli değil de, adam çok alçak zıplıyor, ayrıca kovboy dediğinin üzerinde bermuda gömlek olmaz”,  “kovboy neden inekleri vuruyor? inekler vurularak öldürülmez ki?”

Sonunda geliştirici havluyu atar:

“O kadar uğraşıp oyunu yazıyoruz, insanlar memnun olacaklarına şikayet ediyorlar, benden bu kadar, başınızın çaresine bakın.”

Bu durum her yıl rastladığım bir durum. Bu sebepten forumlar boşalıyor, artı değer üreten kişiler forumları terkediyor, ateşli kavgalar çıkıyor, geliştiricilerin tarafını tutanlar:

“Bazı insanlar tatminsiz oluyor, sen onlara bakma <geliştirici> kardeş, oyun süper olmuş”

derken, diğerleri:

“Ya sanki crysis’i yazdın, bu ne trip?”

diye işi terbiyesizliğe veriyorlar.

Burada bende ara sıra geliştiricinin oturduğu koltukta olan biri olarak, en ufak bir programın dahi yaratılmasının ne kadar efor ve zaman gerektirdiğini çok iyi biliyorum. Fakat bu “geliştirici kabalığını” anlayamıyorum. Öncelikle “ücretsiz-karşılıksız” dağıtılmış bir programı eleştirilme hakkı yok mu? Eğer eleştiriler çok tutarsız ise geliştiricinin bunlara olgunlukla yaklaşarak, “bence şapkanın mor olması gerekiyordu” diyebilmesi, tutarlı ise, şarlamadan, uygun şekilde cevap vermesi gerektiğine inanıyorum.

Kaldı ki eğer bir program yazıp bunu senden talep etmeyen  bir kitleye oynamaları için sunmuşsun, bunun sorumluluğunu almaya hazır olmalısın. Eleştiriler absürd geliyorsa, oyununu ait olmadığı yere koymuşsun demektir. Eğer eleştirilerden etkileneceksen (biliyorum bazıları çok saçma oluyor, farketmez), bunu baştan yazmalısın, umursamamalısın ya da anlayışlı olmalısın.

Unutmayalım ki, bir ürünü ortaya koymak iki yönlü bir süreçtir. Oyunu yazmanın zorluğu kadar, ondan keyif alıp onu oynamayı/okumayı/izlemeyi denemek de kolay bir süreç değildir, zaman herkes için değerlidir. Ayrıca oyunu oynayan herkesin entellektüel zekaya, büyük bir nezakete sahip olacağını asla garanti edemezsiniz. Bir geliştirici buna baştan hazırlıklı olmalı. Ayrıca, çok sayıda olumsuz eleştiri alan ürünler genellikle kusurlu ürünlerdir. Bu durumda geliştiricinin gerçektende eleştiriye ihtiyacı var demektir. Savunmaya geçmek yerine, nerede yanlış yaptığını anlamaya çalışmalıdır. Sonuçta ücretsiz bir üründen elde edeceği tek getiri, tecrübe ve bilgi birikimidir. Kaldı ki, bir ürün hakkında, kısaca “harika olmuş, eline sağlık” demek geliştiriciye hiçbir tatmin yaşatmayacaktır, ne başardığı hakkında hiçbir fikir vermeyecektir. Vasıfsız teşekkürlerin hiçbir değeri olmadığını bir geliştiricinin anlaması gerekmektedir.

Bu sebepten, ben diyorum ki, sevgili geliştiriciler, ya eleştirileri kaldıracak kadar sosyal bireyler olalım ya da üstünlük kompleksimizi tedavisi için bir profesyönele başvuralım.

Fikri olan?

ZX Spectrum: Elite Collection (iPhone)

25 yıllık yazılım firması “Elite”, yeni iTunes uygulamalarını duyurdu:

Bugünden itibaren iPhone kullanıcıları, sadece 56 Pence’e (1$’dan az) zx spectrum emülasyonu yapabilecekler. Elite Kolleksionundaki oyunlar şöyle imiş:

– Turbo Esprit #3 on top 100 best games, voted for by visitors to World of Spectrum
– Saboteur #10 on top 100 best games
– Chuckie Egg the classic, developed by Nigel Alderton
– Harrier Attack inspired by the conflict in the South Atlantic
– Frank Bruno’s Boxing the UK #1 Best-Seller
– Buggy Boy the arcade original driving game

http://www.elite-systems.co.uk/elite/htdocs/user_home.php?show=26

Doğrusu, Chuckie Egg’i düşününce, touch screen kullanarak nasıl oynanacağını bilemiyorum. Kaldı ki, diğer oyunların aksine, bence o oyun sadece ve sadece orjinal 48K’nın kauçuk tuşlarıyla mükemmel oynanabilir.

Horace in the Mystic Woods hazır!

Horace serisinin kayıp halkası, Horace in the Mystic woods bob smith tarafından tamamlandı.

Şöyle ki, Zx Spectrumda Horace serisi üç oyundan oluşuyor: “Hungry Horace”, “Horace Goes Skiing” ve “Horace and the Spiders”. Fakat melbourne house, manic miner’ın başarısının ardından bir başka “Miner 2049’er” klonu olan Horace in the mystic woods’u Psion Avuçiçi bilgisayarları için çıkarıyor. Zx Spectrum portu için planlar hatta çalışmalar yapılmış olmasına karşın oyun orjinal platformuna ulaşamyor.

Yükleniyor!Birkaç yıl önce bu iş için Mojon Twins kolları sıvamıştı. Fakat yaklaşık 8 ay sonra pes ettiler ve Mystic Woods oyununu yapacak vakitlerinin olmadığını söylediler. Bunun üzerine Bob Smith orjinal Psion kodlarını incelemeye başladı. 18 aylık çalışmanın ardından orjinal oyunun haritaları, grafikleri ve en önemlisi oyun mekaniği ile karşımızda “resmi” diyebileceğimiz kadar benzer bir çevrim olan “Horace in the mystic woods for Zx Spectrum” oyunu duruyor.

Oyun WOS’tan indirilemiyor çünkü oyun zaten resmi olduğu fakat hiç piyasaya düşmediği için, infoseek’deki benzer diğer oyunlar gibi “MIA- Misssing in action” statüsünde duruyor. Oyun için Bob’ın sitesine gitmeniz gerekiyor:

http://www.bobs-stuff.co.uk/extras/hitmw.zip

eğer dosya kaldırılmış ise, blog arşivimde mirror yaptım, buyrun.

Intercal programlama dili…

1960’ların sonunda bir grup uçuk programcı tarafından geliştirilen InterCal ile karşılaştım bugün. Neden daha önce düşünülmediğini bilmiyorum ama birsürü özgün özelliği varmış. Benim en sevdiğim “Please” modifikatörü.

Örneğin bir komutu şöyle yazabilirsiniz:
READ OUT,1
ya da şöyle tercih edebilirsiniz:
PLEASE READ OUT,1
böylece nezaketi elden bırakmadan programcı olabilirsiniz.

Compiler’ın ilk versionlarında eğer yeterince “please” kullanmazsanız çok kaba bir program yazdığınız hakkında uyarı mesajı bile alıyormuşsunuz.

Wikipedia’da da girdisi var:
http://en.wikipedia.org/wiki/INTERCAL

Before I forget: Vintage thoughts