Bugün hoş sohbet içinde bulunduğum bir başka arkadaşım şu mesajla aramızdan ayrıldı: “Left the Spectrum scene to sort my life out! Regards to everyone at WOS & #SPIN”. Yani şair diyor ki, “Hayatımı düzene sokmak için zx spectrum sahnesini terkdediyorum, herkese sevgiler, saygılar”. İnanın bu okuduğum bu içerikteki ilk satır değil.
Bilgisayar denen şey bu kadar zararlı birşey midir hep düşünmüşümdür. Örneğin, Irian’ın Plazma5’deki yazısı, işe dışarıdan bakanların yaklaşımını gösteriyor. Özellikle o metinde bana vurucu gelen kısım “ilk olarak söylenmeyi bırakmış oldum (ya da çok azalttım diyelim)” kısmı idi. Bir bilgisayar meraklısı ne kadar iyi yaşasa, ne kadar iyi kazansa, hatta hayatını burdan kazansa, ne kadar aktif, sevecen, yetenekli, müzisyen, grafiker, amerikalı, türk, iskandinav ya da ingiliz olsa da (ki nightlord bunların pek çoğunu bünyesinde barındırır), eşlerinin şikayetlerinden kurtulamaz, en fazla azaltabilir.
Bu bilgisayar denen şey, hayatımızı düzensiz hale mi getirir? Bu bir kadın-erkek problemi midir, yoksa genel olarak iki insan arasında mı gerçekleşir?
Medya’da bile bilgisayar sevenler kötü temsil edilir. Başlıkları okuyun: “Bilgisayar oyunlarında bağımlılık tehlikesi”, “PSX’i yasaklayan annesi için kiralık katil tuttu”, “Test: Siz de bağımlı olabilir misiniz?”, “Bilgisayar oyunlarından etkilenen 14 yaşındaki çocuk bir okulu makineli tüfek ile bastı”. Baksanıza, 14 yaşındaki çocuğa makineli tüfeği veren yasa, aile, sistemde hiç suç yok, half life suçlu. Oyun oynayın ya da oynamayın, artık toplumun “olumsuz” kitlesiyle özdeşsinizdir. Billgates gibi milyarlarca dolar kazanmanız ya da playsatation’da level atlayamıyor olmanız farketmez. Her durumda “nerd”sinizdir, ve çevrenizdekiler sizi dürmekten çekinmezler, çünkü toplumsal algı, herkesin doğru, sizin yanlış bir iş yaptığınızı söyler. Ve yapılan işin niteliği ne olursa olsun, bilgisayar başına oturduğunuzda, hiç tanımadığınız bir teyzenin gelip size “Evladım, ne oturuyosunuz o meretin başına?” deme cesaretini bulması hiç de zor değildir.
Bir öz eleştiri yapmak gerekmiyor mu?
Sevdiklerimize vakit ayırmamamızın sebebi artık onları sevmiyor, sadece kendimizi seviyor olmamız mıdır? Bilgisayar başında neden oturulur? Emin olun, bu durumun en büyük sebebi ekonomiktir. Bilgisayar başında oturmak ekonomiktir. Ayrıca son derece üretken olabilirsiniz. Ya da son derece tüketici de olabilirsiniz ve hepsi bedavadır. Ayrıca parası olmayanları cezbeden bu alet parası olanları da reddetmez. Malesef tasarımları gereği bilgisayarlar tek kişiliklerdir. Eğer eve bilgisayar soktuysanız onu ailecek kullanmayı beklemeyin, sıra sıra oturup birbirinize “kalk artık şunun başından” deme zevkini yaşamayı deneyin.
Bağımlılık yapar mı?
Kesinlikle yapmaz. Bilgisyar başına oturmak istediğiniz anlar ya çok sıkıldığınız anlardır, ya da çözmeniz gereken bir problem vardır, bir oyunda geçemediğiniz bir bölüm, pişirmeyi bilmediğiniz bir yemek, ne olduğunu bilmediğiniz bir hayvanın ne olduğu gibi. Eğer sorununuz yoksa zaten o anda bir iş üzerindeyseniz, aklınıza gelmez. Bilgisayar bir araçtır, nasıl çekiç bağımlılığı gibi birşey yoksa, bilgisayar bağımlılığı diye birşey olamaz. Biri bilgisayarınızı elinizden alırsa, oyununuzu geçemez, yemek tarifini okuyamazsanız bunların sonucunda elleriniz titremez, terleyerek sağa sola saldırmazsınız. En fazla üzülürsünüz ama vücut fonksiyonlarınız aynen çalışmaya devam eder. İlla yapar diyorsanız, LCD Televizyon, sinema salonu, FM radyo, mp3 walkman ne kadar bağımlılık yaparsa bilgisayar da o kadar bağımlılık yapar diye cevap veririm.
“Left the Spectrum scene to sort my life out!”
Şimdi soruyorum. Bu satırları yazacak duruma geldiysek bunun sebebi zx spectrum mudur? Eğer öyleyse ve 8 bit’i bu kadar seviyorsak neden en sevdiğimiz şeyi bırakmak zorundayız? Kendimize bunuda içine alacak ve sevdiğimiz şeyleri terketmeyecek bir hayat kurabilmemiz mümkün değil mi? Böyle bir hayatta karılarımıza ya da çocuklarımıza hiçbir suretle yer yok mudur ki sürekli olarak “hayata dönen” insanlar çıkmaktadır?