Bilgisayarlar, dijital oyun ve Sosyal Hayat

Bugün hoş sohbet içinde bulunduğum bir başka arkadaşım şu mesajla aramızdan ayrıldı: “Left the Spectrum scene to sort my life out! Regards to everyone at WOS & #SPIN”. Yani şair diyor ki, “Hayatımı düzene sokmak için zx spectrum sahnesini terkdediyorum, herkese sevgiler, saygılar”. İnanın bu okuduğum bu içerikteki ilk satır değil.

Bilgisayar denen şey bu kadar zararlı birşey midir hep düşünmüşümdür. Örneğin, Irian’ın Plazma5’deki yazısı, işe dışarıdan bakanların yaklaşımını gösteriyor. Özellikle o metinde bana vurucu gelen kısım “ilk olarak söylenmeyi bırakmış oldum (ya da çok azalttım diyelim)” kısmı idi. Bir bilgisayar meraklısı ne kadar iyi yaşasa, ne kadar iyi kazansa, hatta hayatını burdan kazansa, ne kadar aktif, sevecen, yetenekli, müzisyen, grafiker, amerikalı, türk, iskandinav ya da ingiliz olsa da (ki nightlord bunların pek çoğunu bünyesinde barındırır), eşlerinin şikayetlerinden kurtulamaz, en fazla azaltabilir.

Bu bilgisayar denen şey, hayatımızı düzensiz hale mi getirir? Bu bir kadın-erkek problemi midir, yoksa genel olarak iki insan arasında mı gerçekleşir?

Medya’da bile bilgisayar sevenler kötü temsil edilir. Başlıkları okuyun: “Bilgisayar oyunlarında bağımlılık tehlikesi”, “PSX’i yasaklayan annesi için kiralık katil tuttu”, “Test: Siz de bağımlı olabilir misiniz?”, “Bilgisayar oyunlarından etkilenen 14 yaşındaki çocuk bir okulu makineli tüfek ile bastı”. Baksanıza, 14 yaşındaki çocuğa makineli tüfeği veren yasa, aile, sistemde hiç suç yok, half life suçlu. Oyun oynayın ya da oynamayın, artık toplumun “olumsuz” kitlesiyle özdeşsinizdir. Billgates gibi milyarlarca dolar kazanmanız ya da playsatation’da level atlayamıyor olmanız farketmez. Her durumda “nerd”sinizdir, ve çevrenizdekiler sizi dürmekten çekinmezler, çünkü toplumsal algı, herkesin doğru, sizin yanlış bir iş yaptığınızı söyler. Ve yapılan işin niteliği ne olursa olsun, bilgisayar başına oturduğunuzda, hiç tanımadığınız bir teyzenin gelip size “Evladım, ne oturuyosunuz o meretin başına?” deme cesaretini bulması hiç de zor değildir.

Bir öz eleştiri yapmak gerekmiyor mu?

Sevdiklerimize vakit ayırmamamızın sebebi artık onları sevmiyor, sadece kendimizi seviyor olmamız mıdır? Bilgisayar başında neden oturulur? Emin olun, bu durumun en büyük sebebi ekonomiktir. Bilgisayar başında oturmak ekonomiktir. Ayrıca son derece üretken olabilirsiniz. Ya da son derece tüketici de olabilirsiniz ve hepsi bedavadır. Ayrıca parası olmayanları cezbeden bu alet parası olanları da reddetmez. Malesef tasarımları gereği bilgisayarlar tek kişiliklerdir. Eğer eve bilgisayar soktuysanız onu ailecek kullanmayı beklemeyin, sıra sıra oturup birbirinize “kalk artık şunun başından” deme zevkini yaşamayı deneyin.

Bağımlılık yapar mı?

Kesinlikle yapmaz. Bilgisyar başına oturmak istediğiniz anlar ya çok sıkıldığınız anlardır, ya da çözmeniz gereken bir problem vardır, bir oyunda geçemediğiniz bir bölüm, pişirmeyi bilmediğiniz bir yemek, ne olduğunu bilmediğiniz bir hayvanın ne olduğu gibi. Eğer sorununuz yoksa zaten o anda bir iş üzerindeyseniz, aklınıza gelmez. Bilgisayar bir araçtır, nasıl çekiç bağımlılığı gibi birşey yoksa, bilgisayar bağımlılığı diye birşey olamaz. Biri bilgisayarınızı elinizden alırsa, oyununuzu geçemez, yemek tarifini okuyamazsanız bunların sonucunda elleriniz titremez, terleyerek sağa sola saldırmazsınız. En fazla üzülürsünüz ama vücut fonksiyonlarınız aynen çalışmaya devam eder. İlla yapar diyorsanız, LCD Televizyon, sinema salonu, FM radyo, mp3 walkman ne kadar bağımlılık yaparsa bilgisayar da o kadar bağımlılık yapar diye cevap veririm.

“Left the Spectrum scene to sort my life out!”

Şimdi soruyorum. Bu satırları yazacak duruma geldiysek bunun sebebi zx spectrum mudur? Eğer öyleyse ve 8 bit’i bu kadar seviyorsak neden en sevdiğimiz şeyi bırakmak zorundayız? Kendimize bunuda içine alacak ve sevdiğimiz şeyleri terketmeyecek bir hayat kurabilmemiz mümkün değil mi? Böyle bir hayatta karılarımıza ya da çocuklarımıza hiçbir suretle yer yok mudur ki sürekli olarak “hayata dönen” insanlar çıkmaktadır?

Forever C: Amstrad Şöleni…

Bu yıl biraz scene’e bulaşayım dedim. Düşük tempodan birşey sıkıştırmak istedim arada. Forever genel olarak Zx Spectrumcuların sevdiği bir event. Çünkü Hem rus hem avrupa scene’inin kesiştiği köklü bir olay. Bu yıl zx spectrum kategorisi sönüktü, ama amstradcılar ihya oldular. Amstrad için bence bir dönüm noktası oldu bu. Daha önce hiç amstradla uğraşmayan (bir kısmı zx spectrumcuve amigacı) bir ekip amstrad’a saldırmışlar, amstrad scene’ine de laf sokmuşlar. Eminim Alco, Retrojen Forumlarında ya da kendi blog’unda çok detaylı bir incelemeyi hazırlıyordur (sağ taraftaki amstrad cpc blog’unu takip edin).

Spectrum için ise pek birşey çıkmadı. 1k’lar fena değildi, ayrıca yeni bir gruptan çıkan ve ikinci olan Gemba isminde bir demo vardı. Grafik kategorisi benim ilgilendiğim kısımdı bu sefer çünkü ben de katıldım 😀

Ancak 7.olabildim, üstelik henüz bitmemiş bir grafikle. Yine de Factor6, Trixs gibi önceki senelerin birinci ve ikincilerini geçmiş olmam bana yetti. Birinci olan piesiu’nun grafiği idare ederdi, dediğim gibi bu yıl forever spectrum için çok verimli değildi.

 

1. "Sonbahar Virtüözü" Piesiu/Agenda
7. "Tezahür" Ref/Crs (bendeniz oluyor)

Neden Obama?

Obama seçilmeden önce (ama seçileceği belliydi), okulda Brian isimli amerikalı arkadaşımızla konuşuyordum. Kendisi bir “Bush exile”ı olduğunu Obama seçilirse geri döneceğini söylemişti. Ben de arada bir fark görmediğimi söylemiştim. Obama Amerika için ne değiştirebilirdi ki? Fikrim değişmedi, zaten son müdahalelere bakılırsa aynı tas aynı hamam devam ediyor. Bu sebeple Obamanın “Manifest Hope” kampanyasından bir görüntüyü çizmek istemiştim. Umudu yaydınız, içimize (işl)ettiniz, sağolun.

Grafiğin üzerinde dönerken saçma bir rotaya girmiştim, aşağıdaki resim yukardakinden yaklaşık 3 saat kadar sonra, fakat bayağı kirlendi grafik, ilerletmem de mümkün değildi, bütün suratı dither yapmam gerekecekti, mecburen geri alıp gönderdim.

Benim çapraz dither tekniğim burada pek olmadı, komple yapmak gerek..

Sizce alttaki mi (sarı’lı olan) yoksa üstteki mi? (mavi-beyaz olan). Ve evet, bu resim convert değil, komple elle.

 

Kapatırken bu senenin “Amstrad Kurtaran” demosu Batman Forever’ın kapanış ekranını koyuyorum.

 

"Betmen Forevırş" Batman Group

Tamam iyi güzel de, neden Batman? Birde “Batman Group Yer Altı Kaynakları ve Maden işletmeciği A.Ş.” gibi olmuş. Peheh..

Zx Spectrum’da SNA to Tap converter

Çevirici

 

 

Buraya yazmaya unutmuşum nedense. Halbuki bu benim en memnun olduğum çalışmalarımdan biriydi. 2010’un kasım ayında biraz da kafamı dağıtmak için zx microdrivelar ile oynamaya başlamıştım. Hazır elimde 10-15 kartuş olduğu için bunların içine sevdiğim oyunları doldurup hızlıca yüklemek istedim. Ne kadar masum bir istek, bu programa dönüştü:

 

Tabii bu işi yapmanın sürükle-bırak şeklinde olmasını beklemiyordum. Ama yine de küçük bir uğraşla başarılması gerekir öyle değil mi? Fakat işin aslı böyle değilmiş, çünkü zx spectrum’a çıkmış oyunların neredeyse tamamı kendi özel yükleyicilerini (custom loader) kullanıyordu ve bu yükleyiciler teyp’den gelen veriyi yüklemek üzere tasarlanmıştı. Dolayısıyla tap ya da tzx dosyalarını orjinal halleriyle microdrive’a atarak yüklemek imkansızdı. Çünkü oyunun loader kısmını microdrive’dan yüklediğinizde çalışan program verinin devamını teypten yüklemeye kalkıyordu.

Sonra aklıma emülatör snapshot formatları geldi. Snapshot’lar bilgisayarın tüm hafızası ve z80 işlemcisinin yazmaçlarını bir dosyaya görüntüleyen imajlardı. Bunları microdrive’dan yüklemek çok kolay olmalıydı!!! …mı acaba? Değildi elbette. Çünkü imaj dosyaları sadece tüm ram’i kaplamakla kalmıyor, z80 işlemcisinin de yazmaçlarını kaplıyordu. Bu durumda sizin sinclair basic’den çağırdığınız LOAD eylemi, yükleme tamamlandığında tekrar basic’e dönmek istiyordu, fakat imaj tüm hafızayı kapladığı için geriye dönülecek bir basic kalmıyordu. Dolayısıyla hem oyununuz kaldığı yerden devam edemiyor, hem de z80 yazmaçları henüz yüklenmemiş oluyordu. Bu durumu bertaraf etmek için tüm sna2tap tarzı araçlar yine kendi özel loader sistemlerini geliştirmişlerdi. Fakat, doğru tahmin ettiniz, başa döndük, dönüştürülen dosyalar yine teypten yüklemek için tasarlanmış oluyorlardı!!! Yani microdrive’a özgü bir loader yazmadıkça ya da standard loader ile yüklenen bir tap dosyası oluşturamadıkça hiçbir oyunu microdrive’a çeviremeyecektik!!!

Bir çıkmaza düşmüştüm. Nasıl olabilirdi bu? Bu devirde, zx spectrum gibi emülasyon sahnesi çok hareketli bir platformda hala yazılmamış bir çevirici?!

Problemin çözümü de kolay değildi. Çünkü standart loader veriyi yükledikten sonra basic’e dönmek istiyor, ki siz de öyle olmasını istersiniz çünkü veri yüklendikten yine basic’den vereceğiniz bir komutla yazmaçları yükleyip, oyunu kaldığı yerden devam ettirecek kodu başlatmanız gerekecektir. Yani BASIC oyun başlatılana kadar hafızada kalmak zorundaydı.

Birkaç deneme yaptım. Acaba basic güvenli olarak kaç byte alana ihtiyaç duyuyordu? Eğer hiçbir aygıt takılı değilse 500byte kadar. Tabii microdrive taktığınızda yeni eklenen komutların değişkenleri sayesinde bu biraz yükseliyor. Yetmiyor, bir de loader kod çalıştırmalısınız, yani minimum:
10 LOAD “” CODE: RANDOMIZE USR 40000
bu kod aşağı yukarı 50 byte yer kaplasa sonuç 1kb. Biraz da pay bırakınca (printer takarsanız buffer 256byte mesela) 1.4kb alan gerekiyor. Ayrıca bir de asm ile yazılmış bir başlatma koduna ihtiyacınız var. Bu kod işlemcinin yazmaçlarını dosyada göründüğü gibi yükleyip, PC yani dosyadaki Program Counter’a zıplaması gerekiyor. 17 byte zaten yazmaç verisi tutuyor. 22byte’da yükleyen kod. minimum 39byte daha. Eğerki microdrive’a yükleyecekseniz demin yazdığımız LOAD “” CODE kısmı LOAD *m,1,”dosya” CODE XXXXX,XXXXX şeklinde düzenlenmeli, yani daha fazla byte gerek.

Uzun lafın kısası, oynamak istediğimiz oyunun kapladığı hafıza içerisinde kesintisiz olarak bulunan 1355byte’lık bir alana ihtiyaç var. Bu alanı ne için kullanacağız? Snapshot imajının BASIC’le kesişen 1.4kb’lık kısmını bu boş alana taşınması, ve yükleme tamamlandıktan sonra oyun başlatılmadan önce yerine geri yapıştırılması gerek. Ve bu son yapıştırma işlemi basic ile değil, asm koduyla halledilmeli ki basic güvenle silinebilsin.

Fakat böylesi büyük bir “düzlük” her oyunda bulunamıyor. Oran %50 diyebilirim. Yani yöntem her durumda çalışmıyor. Daha kökten bir çözüme ihtiyaç vardı ve bu blog’u okuyan birçok kişinin aklına geldiği gibi, ben de sıkıştırma çözümlerini kurcalamaya başladım. Zx spectrum z80 işlemcili olduğu için ortalık sıkıştırma programı ile dolu. Zip, rar, ace, lha, lzh gibi tanıdık formatlar için bile kodlayıcı/çözücüler var. Fakat çözücü kısmın da ram’de depolanacağını, her çözücü kodun benim imajımdan yer yediğini düşünürerek küçücük bir çözücüsü olan bir sıkıştırma programına ihtiyaç duyuyordum. Ama aynı zamanda bu program bana her durumda en az %10 sıkıştırma sağlamalıydı.

Uzun ama çok uzun denemelerimden sonra bu işi başaracak çok alternatif olmadığını gördüm. Ama en ilginci bitbuster idi. Kardeş platform diyebileceğim MSX için yazılmış bitbuster extreme windows tabanlı bir paketleyici, z80 tabanlı 79byte büyüklüğünde bir decoder’den oluşuyordu. Beni biraz uğraştırsa da (asm konusunda biraz acemiyim) bitbuster’ı kendi ihtiyaçlarıma göre bir gecede düzenledim, sonuç 88byte olmuştu. Bitbuster etkileyiciydi, snapshot dosyaları standard 49kb boyutundadırlar, bu formattaki chuckie egg 11kb, Cobra 23kb ve tüm hafızayı kaplayan ve 1 byte bile boşluğu olmayan batman 33kb’a kadar küçülebiliyordu. Bu basic için istediğim kadar ram’e sahip olmam demekti. Tabiiki sonuç olarak yüklenen imaj 88byte bozulmaya uğramak zorundaydı. Bunu ekrana yüklemeyi tercih ediyorum. Eğer snapshot’larınızı ekran tazelenmeden önce alırsanız, oyununuz başlatıldığında ekran yeniden çizileceği için bitbuster’ın izi de ortadan kalkabiliyor.

Sonunda c# ile dosyayı sıkıştırıp uygun pozisyonlara yerleştiren “visual snapshot converter” adında bir program yazdım. Bu program zx spectrumda snapshot dosyalarını standart loader ile yüklenebilen TAP dosyaları haline getiriyor. Bu yöntem üretilen dosyaları tüm zx spectrum donanımlarına uyumlu hale geliyor olması demek oluyor.

Yukarıda anlattıklarım 7.11.2010 ile 23.11.2010’u kapsayan aralıkta başlayıp sonlanmış bir olaylar silsilesidir. Fikirlerin çoğu, arkadaşım ASM ile yaptığımız tartışmalar sırasında çıkmıştı. Ben kendi çeviricimi yapmaya çalışırken asm benden önce birşeyler kotarıyor, çıkan yeni problemleri farkedince geliştiriyordu.

Asm, farklı bir yöne gitti, o RLE sıkıştırmaya yöneldi, bu şekilde her seferinde 1.4kb kazanmak mümkün olamayabiliyor. Oran %85 civarında. Ayrıca asıl hadef TAP dosyası üretmek iken, asm direkt olarak wav dosyaları üretmeyi seçti. Bence ses dosyası üretmek başlı başına bir problem. Eğer komut satırından çalışan zxBoot’u edinmek istiyorsanız buraya tıklayın.

Şu anda asm’nin Zxboot’u ve benim yazdığım Visual Snapshot Converter dışında bu işi yapan program yok. Ama benimki daha şekilli oldu :))

Denemek isteyen buyursun, sonuçta deneysel bir sürüm daha var burda, proof-of-concept diyebiliriz. Onun için her çevrimden önce programı kapatıp açmanızı tavsiye ediyorum.

 

 

Simplistic Version, SnapToTap R2
Simplistic Version, SnapToTap R2

Nasıl kullanacaksınız?

Kolay: Yükle, sıkıştır, kaydet.

Detaylı anlatım:

1.Sadece Zx spectrum 48k SNA formatında dosyaları çevirir. Bir SNA dosyası bulunuz. Bu dosyalar tipik olarak 49kb boyutundadırlar.

2.”Open 48k Sna” butonuna basın ve bu dosyayı seçin. Dilerseniz show memory map seçerek zx spectrum’un ram’inin grafiksel olarak görüntülenmesini sağlayabilirsiniz.

3.Otomatik olarak sıkıştırma penceresine geçilecek, “Compress” butonuna basınız.

4.Sıkıştırma işlemi karışık ve yavaş. 100% olana kadar bekleyiniz. Hiçbir düğmeye basmayınız.

5.100%’e ulaşınca “APPLY” butonuna basarak değişiklikleri onaylayınız.

6.Çıkış penceresinde loader seçimi yapınız. Şu anda sadece microdrive ve teyp var, ileride +3Dos disk yükleme programcığını da ekleyeceğim, şu anda sürücü lastiğim kopuk olduğu için deneyemiyorum 😀

7.”Save” butonuna basın.

Bitti.

Son Sürüm için aşağıdaki bağlantıyı takip edin eski sürümler için sol taraftan “Downloads and Development” bağlantısını takip edin:

Snaptotap 2.4 güncellemesi

 

 

Retrojen Fanzin Çıktı!

Retrojen Fanzin
Retrojen Fanzin

Retrojen Fanzin’in Güz 2011 sayısı çıktı. Fanzin 6 ayda bir yayınlanacak.

Retrojen, underground bir kültürel hareket olarak bir yıldan fazladır aktif. Katılan sayısı gittikçe arttı ve başta bir broşür çıkarma planı varken, ışık hızıyla büyüdü ve 20 sayfalık küçük bir dergi, dopdolu bir fanzin’e dönüştü.

Retrojen sadece bir dergi değil, retro kültürünü alma/satma kısırlığından kurtarmayı amaçlayan bir kültürel oluşum. Şimdilik sadece forum, online-chat ve basılı fanzin olarak yaşıyor. İlerilde etkinlikler ve kütüphanesiyle var olan sitelere iyi bir ek, yardımcı bir kaynak olmayı hedefliyor.

Hasta olduğunu hissettiren Ticari Retro Oluşumuna ilaç olmayı umuyor. Bu ilacın prospektüsü de “Retrojen Fanzin” olarak okuyuculara sunuluyor. Fanzin içinde sıradan retromaniklerin sıradışı yazıları var. Eminiz ki internet üzerinde bulamayacağınız bilgiler fanzinde sizi bekliyor.

Forumları henüz çok yeni, ayrıca bu konuda aktif forumlar da mevcut, bu yüzden üye almıyorlar, fakat chat ortamı sürekli açık ve herkesi bekliyor. Gerekli bilgiler fanzin’de mevcut.

Retrojen Fanzin sınırlı sayıda basılacak. Her derginin bir seri numarası olacak. Dijital sürümü olmayacak. Fotokopi olan sürüm ücretsiz evinize ulaşıyor. Hiçbir masraf ödemiyorsunuz. Unutmayın kar amacı güden bir oluşum değil bu.

Renkli isterseniz renkli mürekkep masrafını ödemeniz gerekiyor. Yanlız bu masraf biraz tuzlu (20-30 TL) olduğu için şimdilik bu seçenek kapalı. İnsanlar hevese kapılıp 30 liralarından olmasınlar diye, şimdilik sadece renksiz sürüm isteği alınıyor. İleride sadece koleksiyonerler için renkli istek alınacak.

Dergiye kayıt olarak http://retrojen.org/fanzin adresinden edinebilirsiniz.

Eğer dergiye yazı göndermek istiyorsanız, bana mail atabilirsiniz.

7Dx 2010 Oyun Yarışması İncelemesi

Bu yıl 7D’de toplam 4 oyun yarıştı. Bu oyunların yarışma sonunda dizilimi şöyle oldu: 1.”köy korucusu”, 2.”gmo”, 3.”run baby run” ve 4.”A Gentleman’s Duel”.

Bu oyunlardan GMO’yu tablet sahibi olmadığım için oynayamadım ve izleyemedim, bu yüzden onu yorumsuz geçiyorum, diğerleri daha önceki yıllardan da tanıdığımız Infect, İlker Görkem ve Ragnor’un oyunları.

Ragnor’un Alper Çetinin yardımıyla kodladığı “A gentleman’s duel” iki kişilik bir oyun. Ne türde bir oyun dersek oyunun türüne arcade diyebiliriz ancak. Oyun başladığında bir süre sonra oyuncuların oynadığı karakterlerin her birine rastgele bir tuş atanıyor ve ekranda gösteriliyor, bunu takip eden birkaç saniye sonra da oyuncuların o tuşlara basmaları gerekiyor. Kim önce basarsa o ateş ediyor ve karşıdaki kaybediyor. Oyunun eğlencesi tuş arayan oyuncuların yaşadığı panik’e bindirilmiş. Görüntüde hiçbir aksiyon yok, ekrandan almanız gereken tek geri besleme hangi harfe basacağınızın bildirildiği an. Tuşunuzu öğrendiğinizde o tuşa zamanı geldiğinde basmanız gerek. Büyük olasılıkla zaman yetişmediği için oyuna bir “tek kişilik” mod eklenmemiş. Halbuki çok kolay olurdu, zorluk derecesine göre gittikçe kısalan bir tepki süresi. Sanırım bu oyunu oylayan hiç kimse yanına birini çağırıp denemedi. Oyun tek başına oynanmıyor çünkü karşıdaki adam asla ateş etmiyor 😀 Partidekiler oyunu anlamamış da olabilirler, hiçbir yerde oyunun nasıl oynanacağına dair bir açıklama yok. Yine de yarışmaların en güzel “görünen” oyunu buydu.

Infect’in “köy korucusu” oyunu ise yine basit bir fikirden çıkmış bir oyun. Ortada köyümüz duruyor, ve tepelerden aşağıya zombiler iniyor. Elimizde silahla bunları vuruyoruz. Bilmiyorum bir bug mı var yoksa tasarımı mı böyle, oyunda toplam 6 zombi var, bunları vurunca oyun bitiyor. Bunun haricinde oyun direct3d 9 ile yazılmış. Bir demo partide 3d ürünler genelde daha iyi sonuç alıyorlar, bence bu yüzden birinci oldu. Oyunun 3d özelliğini çıkarırsak geriye bir hedefe doğru dümdüz ilerleyen 6 zombiden ibaret bir oyun var elimizde.

Son olarak ilker’in “Run baby run”ına bakalım. Öncelikle bu oyun bir zx spectrum oyununun bire bir uyarlaması. İlker orjinale sadık kalma konusunda aşırı hassas. Evet, ben de zx spectrum konusunda hassas olduğum için tabiiki en çok bu oyunu sevdim, ama boşuna da değil. Öncelikle bu oyun da diğerleri gibi çok basit bit fikirden doğuyor. Hatta bir “snake” klonu diyebiliriz bile. Tek farkı, “snake”de rakamları yedikçe kuyruğunuz uzuyor ve siz kuyruğunuza değmemeye çalışırsınız, Run baby run’da kuyruğunuzu oluşturan arabaların hepsini birbirine çarptırmanız gerekiyor. Bunlar çarptığında ise son kalan araba üzerinize mermi yağdırıyor, bundan da kurtulmanız gerekiyor ki bu kısım birhayli zor. Sonra bir sonraki bölümü oynuyorsunuz. Aslında bakarsanız oyun komik derecede berbat 😀

Oyunun tasarımından ziyade bu oyunun kültürü beni cezbediyor. Run baby run, Tony Rainbird’in yazdığı bir oyun ki ünlü distribitör Rainbird markasının yaratıcısı. Ayrıca zx spectrum’un online vardığının kökeni olan comp.sys.sinclair grubu için de RBR’nin özel bir yeri var, 90’lardan beri her yıl geleneksel olarak RBR yarışmaları düzenlenir. Oyunun pc tabanlı level editörleri, spectrum üzerinde çalışan onlarca mod’u bulunuyor. İlker bu noktada Run Baby Run’ın aslına yakışır bir çevrim yapmakla kalmamış orjinal grafikler de eklemiş. Bir tuşa basarak oyunun grafikleri modern hale geliyor, aynı tuşla yine zx spectrum tipine geri dönüyoruz.

Sonuç olarak benim bu yılki favorim, biraz da taraflı olsam da, Run Baby Run idi. Oyunun hem nostaljik bağları var, hem bir altkültürü simgeliyor hem de diğerlerinden çok daha iyi bir anafikirle geliyor. Tek dez avantajı ise özgün bir oyun olmaması, başka birinin tasarladığı bir oyun olması.

Sonuç olarak eleştirdiğime bakmayın ben hep böyleyim, her üç katılımcı da harika işler çıkarmışlar. Darısı bizlerin başına, umarız önümüzdkei yıllarda benim işlerimi de böyle eleştirmeye değer görenler çıkar.

#retrojen sohbet odası geyikleri…

Son toplantıda birkaç kişinin daha sorması üzerine irc odamızın halen ve sonsuza kadar canlı ve açık olduğunu ve olacağını duyururum. IRC kanalımız irc.coldfront.net sunucusunun #retrojen isimli kanalındadır. Fakat irc dediğimiz şeyi msn ile karıştırmayınız, girip biraz beklemeniz gerekmektedir. Genellikle akşam saatlerinde, 21:00-22:30 saatleri arası kalabalık olmaktadır. Önümüzdeki günlerde biraz daha kalabalık olacağını tahmin ediyoruz.
#retrojen sohbet odası geyikleri… yazısına devam et

bittorrent tabanlı DNS sunucuları…

Geçtiğimiz hafta henüz bununla ilgili yasanın çıkmamış olmasına karşın, amerikan resmi organları tarafından 150 web sitesini kapatması olay olmuştu. Kapanan onlarca site içinde birçok torrent endeksleyen site de mevcuttu. Fakat torrent finder isminde, hiçbir torrent dosyası barındırmayan, hiçbir download hizmeti vermeyen ve sadece arama sonuçlarına göre kullanıcıyı başka wbe sitelerine yönlendiren bir arama motorunu da kapatması tepki doğurmuştu. (örn. http://torrent-finder.com/)

Benzer uygulamalardan wikileaks sitesi de kaçarak, thepiratebay.org sitesini de host eden, avrupa birliği parlementosunda bir tek sandalyesi blunan finli pirat party sunucularına sığınmıştı. Fakat Amerikanın domainleri elma toplar gibi toplamasının karşısında bir engel görülmüyordu. Bu durumu gören başta thepiratebay sitesinin peter sunde’ı olmak üzere birçok korsan, oturup merkezi olmayan bir DNS geliştirmeyi başardılar. Şu anda .p2p uzantılı tld’nin çalışmaları hazır. Bu domainler “Open Nic Project” adı altında tamamen açık olacak ve .free, .geek, .null (ve birkaç tane daha)gibi domainleri kendimiz yaratabileceğiz.

Güzel tarafı, bu adreslere ulaşmak için belirli bir dns adresine ihtiyacımız olmayacak. Buluta karıştıktan sonra her türlü adresi alabileceğiz. Bunu da utorrent benzeri bir programcık sağlayacak. Busefer paylaşılan şey dosya değil, alan adı bilgisi olacak. Bakalım korsanlar “ICE” isimli internet sansürünü kısa zamanda aşabileceklermi?

açık alanadı projesini şu adresten takip edebilirsiniz:
http://wiki.opennicproject.org/dotP2PTLD

Türkçe tireleme, heceleme, soft hyphen ve Corel Draw…

Bu hafta tuhaf birşey öğrendim: Corel Draw ile bir makale dizmeye çalışırken, Quark Express 7+ dışında hiçbir masa üstü yayıncılık programının Türkçe hecelemeyi desteklemediğini. İyice araştırdıktan sonra gerçekten de, Quark dışında heceleme özelliğinin olmadığını, Quark’ta da özel bir add-on ile eklendiğini okudum. Forumlar quark express ile Türkçe tireleme/heceleme’nin nasıl aktif edileceğini öğrenmeye çalşıan insanlarla, ya da In Design/Corel Draw için  Türkçe hyphenation’ın eklenmesini isteyen insanlarla dolu. Hatta Corel Draw forumlarında organize şekilde bunu isteyen bir grup (registered) insan var. Peki Türkçe tireleme, yani satır sonundaki sözcük ayırma, ingilizce ismiyle “Hyphenation”  bu kadar zor mu?

Hayır, aksine o kadar kolaymış ki. Çok basit bir kuralı var: kelimenin sonundan aramaya başlıyorsunuz. her sesli harf için, solunda sessiz harf varsa o sessizi katarak, sessiz harf yoksa, buldunduğumuz sessli harften kesiyorsunuz. Bukadar. Bu sisteme birkaç özel durumu eklemeniz gerek, çünkü Çokokrem gibi krem, spor, tren gibi tek heceli sözcükler içeren kelimeler yanlış bölünebiliyor. Bence büyük bir problem değil.

Eh peki ben kendi problemimi nasıl aşacaktım? Corel Draw’da hyphen açmam gerekiyordu. Sonra aklıma “soft-hypen” geldi. UTF standardında $00AD kodunda yatan bir soft hypen karakteri var. Bu arada bir dipnot, hyphen dediğimiz şey “tire” demek. Soft Hyphen ise “yazılım tiresi” gibi bişey. Soft hyphen’ler sadece gerekli olduğu zaman görünür hale geliyor. Yoksa görünmez durumda. Deneyince Corel Draw’ın soft hyphen desteklediğini gördüm ve havalara uçtum. Hemen “Kekeme” adında bir programcık yazdım, verdiğim metindeki tüm kelimeleri komple soft hyphen kullanarak tireliyor. Bu metni Corel’a atınca program ihtiyacı olan soft Hyphen’i tire’ye dönüştüyüyor. Sorun çözülüyor. Çok acele kodladığım için görüntüsü biraz çirkin, ama işi fazlasıyla görüyor. Buyrun sonuç:

Kekeme iş başında...
Kekeme iş başında...

Programda hecelenecek minimum kelime uzunluğu (default 4), Türkçedeki tireleme kuralları (örn. “atalet” satır sonunda ayrılacaksa “a-talet” olarak ayrılamaz, ya “ata-let” olmalı ya da tek başına kalan “a” aşağıya alınmalıdır.) gibi seçeneklerde var. Ayrıca noktalama işaretlerine, paragraflara, satır sonlarına ve büyük/küçük harflere dokunmuyor, herşey olduğu gibi geçiyor.

Dikkat bu program metninizi sadece bir kere işlese yeterli. Daha sonra metninizi istediğiniz gibi düzenleyebilirsiniz. Corel draw gerekli tireleri gösterip gereksizleri çıkaracaktır. Çünkü metnin tamamı gizlice (görünmez şekilde) tirelenmiş olacaktır. Bu şekilde sadece Corel Draw değil, tüm UTF soft hyphen destekleyen programlarda otomatik tireleme uygulanabilir.

Evet, bu metin biraz self-promotion gibi bişey oldu, zaten hafif de reklam Programı 1-2 saatte yazdım, buraya koymayacağım. Şekil şemal olarak toparlanmaya ihtiyacı var ama şu ara başka işler var, onları yapıyorum. (demo sürümü metnin sonundadır)

Türkçe heceleme konusunda detaylı bilgi http://www.alinesin.org/popular_math/S_00_turkcede_heceleme.doc adresinde bulunabilir.

Kekeme’yi şimdi indirmek için:
Kekeme Demo 22kb
(harf limitli sürümdür, başka bir limitasyonu yoktur)

Before I forget: Vintage thoughts